-sol el notaları çalıştıktan sonra, sol çalınarak sağ el notaları söyleyerek bol çalışma,
-yavaş bir şekilde çift el birleştir.
Menuet nedir?
Eski bir Fransız dansıdır. 1670’te çıkmış ve hızla yayılmıştır. İlk defa 1673’te operaya menuet dansı konmuş, ondan sonra da her operada menuetten faydalanılmıştır. menuet, barok müziğinin geleneksek üç zamanlı dansıdır. Sarabande ve giguearası bir yerlerdedir ancak adımları daha ılımlı, sevimli ve asildir. menuet tekrar eden iki bölümden oluşur, sıklıkla ikinci bölümden sonra birincinin tekrarları olarak devam eder ki bu iki bölüm aslında tema olarak birbirine çok yakındır.
İkinci menuet (bölüm) genellikle üç sesli yazılır ve sonatlarda, senfonilerde adı ‘trio’ olarak geçer. sonatlarda yer alan tek dans suiti olmakla beraber ilerleyen zamanda haydn vestamitz senfonileirnde de yer almıştır. ancak daha sonra yerini scherzo’ ya bırakacaktır.ayrıca ortaya bilgi olarak louis xıv tercih ettiği danslardan biri olarak da tarihte yerini almıştır.
-sol el notaları çalıştıktan sonra, sol çalınarak sağ el notaları söyleyerek bol çalışma,
-yavaş bir şekilde çift el birleştir.
Anasayfa » Dünya » 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ÇOCUK BAYRAMI
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir. TBMM’nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edildi. Sonra 1935’te 23 Nisan Millî Bayramı’yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 1927’de ilan ettiği ve ilki Atatürk’ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu. 1980 darbesi döneminde Milli Güvenlik Konseyi, bu bayrama resmî olarak “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adını verdi. Hâkimiyet-i Milliye Bayramı (önceleri 1 Kasım, sonra 23 Nisan), Saltanatın kaldırılışının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM’nin açılışının egemenliği padişahtan alıp halka vermesini kutlamak amacını taşırken, Çocuk Bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO’nun 1979 yılını Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde Bayram’a birçok ülkeden çocuklar katılmakta, çeşitli gösteriler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ayrıca 1933’te Atatürk ile başlayan çocukları makama kabul etme geleneği günümüzde çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındaki siyasilerin ve memurların yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir. 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan TBMM tarihimizde çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. O gün 23 Nisan ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI adı altında tüm dünya çocuklarına armağan edilmiştir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünden yola çıkarak milletimiz kendi kaderini kendi eline alarak var olma yok olma mücadelesini egemenlik hakkını kendisi kullanarak kazandı. Bütün dünyaya kendi kendini yönetebilecek büyük bir millet olduğunu gösterdi. Geleceğin doktorları, mühendisleri, milletvekilleri çocuklarımızdır. Atatürk de bunun bilincindedir. Büyük önder Atatürk hayatta olduğu yıllarda bu kutlamalara büyük önem göstermiş ve törenlerde bizzat kendisi yer almıştır. 23 Nisan’ın bize kazandırdığı cumhuriyet ve istiklalimizi gelecek kuşaklara emanet eden büyük önderimiz ATATÜRK bu ulusal bayramımızı çok sevdiği çocuklara emanet ederek ona daha güzel bir anlam katmıştır. 23 Nisan’da dünya’nın dört bir yanından gelen çocuklarla bayramımız kutlanır. ATATÜRK bu günü tüm dünya çocuklarına armağan etmekle ne güzel bir iş yapmıştır ki meyvelerini halen daha görmekteyiz. Bütün dünya çocuklarının kaynaşıp arkadaş olduğu ve insanlığın temelini attığı gün, dostluk, kardeşlik ve sevginin doyasıya yaşandığı 23 Nisan’dır. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu muhteşem mirasına sahip çıkmak her aklı başında Türk ferdinin görevi olmalıdır. 23 Nisan’ı büyük bir coşku ile kutlayarak bu mirasa verdiğimiz önemi tekrar tekrar hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Bütün bu güzel duyguları bizlere yaşattığın için teşekkürler büyük insan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK. Seni her zamanki gibi saygıyla şükranla anıyoruz. 23 Nisanın Önemi Nisan, çocukların bayramı olduğu gibi, Türkiye’nin bağımsızlığının da simgesidir. Atatürk, 23 Nisan’ı çocuklara armağan ettikten sonra, uluslararası alanda da çalışmalar yapılmaya devam edilmiş ve 23 Nisan dünya çocuklarının bayramı olarak değer kazanmıştır. 23 Nisan, dünyanın ilk çocuk bayramı olduğundan ayrı bir öneme de sahiptir. Atatürk’ün çocuklara verdiği önemin de göstergesi olan 23 Nisan’da farklı uluslardan çocuklar bir araya gelerek, barış ve kardeşliği simgeler. Bu nedenle 23 Nisan, dünya barışı, ayrımcılıklara karşı çıkmak ve herkesin eşit olduğunu vurgulamak açısından da önemli bir gündür. Her yıl Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti genelinde kutlanan 23 Nisan, elçiliklerde de kutlanmaktadır. Türkiye’nin bağımsızlığını gösteren 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yalnızca çocuklar tarafından değil, tüm Türkiye tarafından kutlanmaktadır. Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanları çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir. Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.
-sol el notaları çalıştıktan sonra, sol çalınarak sağ el notaları söyleyerek bol çalışma,
-yavaş bir şekilde çift el birleştir.
Niçin Doğum Günlerini Kutlarız?
Mısır’da firavunlar taç giydiğinde tanrı olarak yeniden doğduklarına inanıldığı için kutlamalar yapılırdı. Eski Yunan’da ise ellinci doğum gününü kutlayan kişiye buğday unu, zeytinyağı, bal ve rendelenmiş peynirden yapılma özel bir kek hediye edilirdi.
Doğum günlerini neden kutladığımızı hiç düşündünüz mü? Aileniz ve arkadaşlarınızın bir yıl daha hayatta kaldınız diye kutlama yaptığı gün olmasının altında yatan sebepler neler? Doğum günlerinin ve doğum günü pastasının kökenine dair bilgiler kesin olmamakla beraber araştırmacılar bazı konularda fikir birliğine vardı. Belki bir gün özellikle doğum günleri üzerinde çalışan bir tarihçi doğum gününün tarihiyle ilgili daha kapsamlı bir açıklama yapar, ancak o güne kadar tarihçilerin farklı hipotezlerini bu yazıda bulabilirsiniz.
1 Parti fikri Mısırlılardan çıktı.
Eski Mısır’da firavunlar taç giydiğinde tanrıya dönüştüklerine inanılırdı. Bu ilahi terfi, taç giyme günlerini doğum günlerinden daha önemli kıldı. Akademisyenler, İncil’in “doğum günü” kavramının ilk defa kullanıldığı yer olarak firavunlardan birinin doğum gününe atıfta bulunduğuna dikkat çektiler. Ancak Mısırbilimci James Hoffmeier, İncil’in asıl taç giyme tarihine atıfta bulunduğuna inanıyor, çünkü firavunun taç giymesi tanrı olarak yeniden doğması anlamına geliyordu.
Yunanlılar ay tanrıçası Artemis’e ay şeklinde kekler sunarlardı. Ayın ışıltısını ve tanrıçanın güzelliğini canlandırmak için mumlar yakıp keklerinin üzerine diktiler. Yunanlılar büyük olasılıkla doğum günü kutlaması fikrini Mısırlılardan aldı, çünkü firavunların tanrı olarak tekrar doğmalarının kutlanması gibi, Yunanlılar da tanrı ve tanrıçalarını kutluyorlardı. Bazı eski kültürlere göre mumun üflenmesiyle ortaya çıkan duman aracılığıyla insanların duaları tanrılara ulaşıyordu.
3 Antik Romalılar ilk kez halktan insanlar için doğum günü kutlaması yaptılar.
Dinle alaka kurmadan doğum günlerini kutlayan ilk uygarlıklardan biri Romalılardı. Romalılar arkadaş ve ailelerinin doğum günlerini kutlarken, hükümet herkes daha ünlü vatandaşların doğum günlerini gözlesin diye resmî tatiller düzenledi. Ellinci doğum gününü kutlayan kişiye buğday unu, zeytinyağı, bal ve rendelenmiş peynirden yapılma özel bir kek hediye edilirdi. Kadınların doğum günleri 12. yüzyıla dek kutlanmadı.
4 İlk başta Hıristiyanlar doğum günlerinin pagan ritüeli olduğunu düşündüler.
İnsanların günahkâr doğduğu inancı ve ilk doğum günlerinin pagan tanrılarla ilişkilendirildiğinden dolayı kiliseler birkaç yüzyıl boyunca doğum günü kutlamalarının kötü bir şey olduğunu savundu. 4. yüzyılda Hıristiyanlar fikirlerini değiştirdiler ve İsa’nın doğum gününü kutlamaya başladılar.
5 Günümüz doğum günü pastaları Alman pastacılar tarafından icat edildi.
Her ne kadar 18. yüzyılda doğum günü kutlamaları dünyada yaygınlaşmış olsa da çağdaş doğum günü partilerini en çok andıran kutlama Almanya’nın Kinderfeste’si oldu. Bu festival çocuklar için yapılıyordu ve pastalarla kekleri içeriyordu. Çocuklara yaşadıkları ve yaşayacakları yıl için birer mum veriliyordu. Mum üflemek ve dilek tutmak da yine bu kutlamaların bir parçasıydı.
6 Sanayi Devrimi sayesinde farklı sosyal sınıfa ait insanlara leziz pastalar ulaştırıldı.
Uzun süre doğum günlerinde kullanılan pastalar lüks olarak görüldüğünden zengin kesimleri mahsustu. Ancak Sanayi Devrimi, Kinderfest ve diğer kültürlerdeki ona eşdeğer kutlamalarda pastaların yaygınlaşmasını sağladı. Pasta yapmak için gerekli malzemelerin yaygınlaşmasını sağlamakla kalmadı, ayrıca seri üretimle daha önceden hazırlanmış pastaların daha ucuza satılmasına da neden oldu. Buna örnek olarak 19. yüzyılda pasta üretimi yapan Cadby Hall fabrikası gösterilebilir.
7 “İyi ki Doğdun” şarkısı başka bir şarkının yeniden düzenlenmiş hâlidir.
1893 yılında Patty ve Mildred J. Hill öğrenciler dersler başlamadan önce söylesinler diye “Good Morning to All” (Herkese Günaydın) adlı bir parça bestelediler. Şarkı Amerika’da popülerleşti ve birçok versiyonu yapıldı. Robert Coleman 1924’te çıkardığı şarkı kitabında orijinal şarkıya fazladan söz ekledi. Bu yeni yorum hepimizin bildiği “İyi ki Doğdun” şarkısıydı.
Bonus: “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler,” diyen Marie Antoinette değildi.
Hiç kimse Marie Antoinette’nin ölümünden yaklaşık elli yıl sonrasına kadar bu sözü ona atfetmedi. Fransız eleştirmen ve gazeteci Alphonse Karr, Marie Antoinette’nin böyle dediğini savundu, ancak elinde yalnızca söylentiler vardı. Karr’ın teorisine rağmen “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” ibaresi ilk defa Jean-Jacques Rousseau’nun otobiyografisi İltifatlar’da karşımıza çıkıyor. Kitapta Rousseau pastaneye girmekten korkuyor, çünkü yeterince şık giyindiğini düşünmüyor ve şöyle diyor: “Sonunda köylülerin ekmeği olmadığı söylenince şöyle yanıt veren prensesi anımsadım: Brioche (bir çeşit Fransız ekmeği) yesinler.” Burada bahsi geçen prenses Marie Antoinette değil, ondan yüz yıl önce yaşayan Louis XVI’nın karısı Marie-Therese idi.
-sol el notaları çalıştıktan sonra, sol çalınarak sağ el notaları söyleyerek bol çalışma,
-yavaş bir şekilde çift el birleştir.
Piyano Eğitiminde Alıştırma Çalmanın Öğrenci Başarısına Etkisi
Piyano eğitiminde, bireylerin çalma becerilerini geliştirmesi için yapması gereken önemli çalışmalardan birisi alıştırma çalmaktır. Başlangıçtan itibaren etkili bir şekilde alıştırma yapmak öğrenciler için son derece önemlidir. Piyano eğitiminde var olan her türlü teknik ya da müzikal unsura ait bir çalışma, etüt ya da egzersiz vardır.
Piyano öğrencileri için en güç şeylerden biri etüt ve alıştırmaların nasıl çalışılacağını öğrenmektir. Deneyimsiz öğrenciler genellikle çalmış olmak için çalarlar, alıştırma yapmazlar. Bazen düşüncesizce tekrarlamalarla, çaldığı şeyleri hiç dinlemeden ya da ne yaptıklarını kontrol etmeden, bir parçayı baştan sona sürekli çalarlar. Doğru alıştırma, fiziksel eforla birlikte zihin ve kulağın aktif katılımını da gerektirir. Bu nedenle eğer zihin etkili bir şekilde bu işe odaklanırsa, yapılan çalışmalar asla sıkıcı olmaz. Bu açıdan bakıldığında, etkili alıştırmalar sadece zihinsel becerileri kapsamaz, aynı zamanda öğrencileri sorun yaşadıkları hususlarda kullanacakları yöntemler konusunda düşünmeye sevk eder. Bu süreç öğrenciye kendi performansındaki kazanımları değerlendirme ve algılama olanağı sağlar, ayrıca öğrencileri performansını daha da ileriye götürmek için cesaretlendirir.
Öğrencilerin piyanoda etkili alıştırmalar çalarak tekniğini, yorumunu ve çalma becerisini geliştirmesi için, nasıl alıştırma çalınması gerektiğini bilmesi yeterli değildir. Öğrencilerin aynı zamanda alıştırma kavramına ve alıştırmaların temel özelliklerine de sahip olması gerekir. Alıştırmaların üç önemli özelliğini şöyle sıralanmaktadır; birincisi alıştırmalar kasların eğitimi sayılır ve alıştırmalar kalıcı etkilere sahiptir, ikincisi alıştırmalar birer analiz ve problem çözme unsurlarıdır ve bazı eksiklerimizi görerek gidermemize yardımcı olur, üçüncüsü ise alıştırmalar bireylerin sınırlılıklarını bilerek onları kabul etmesini ve buna göre çalışmasını sağlar.
Piyano Eğitiminde Alıştırma Çalmanın Öğrenci Başarısına Etkisi
Piyano eğitiminde, bireylerin çalma becerilerini geliştirmesi için yapması gereken önemli çalışmalardan birisi alıştırma çalmaktır. Başlangıçtan itibaren etkili bir şekilde alıştırma yapmak öğrenciler için son derece önemlidir. Piyano eğitiminde var olan her türlü teknik ya da müzikal unsura ait bir çalışma, etüt ya da egzersiz vardır.
Piyano öğrencileri için en güç şeylerden biri etüt ve alıştırmaların nasıl çalışılacağını öğrenmektir. Deneyimsiz öğrenciler genellikle çalmış olmak için çalarlar, alıştırma yapmazlar. Bazen düşüncesizce tekrarlamalarla, çaldığı şeyleri hiç dinlemeden ya da ne yaptıklarını kontrol etmeden, bir parçayı baştan sona sürekli çalarlar. Doğru alıştırma, fiziksel eforla birlikte zihin ve kulağın aktif katılımını da gerektirir. Bu nedenle eğer zihin etkili bir şekilde bu işe odaklanırsa, yapılan çalışmalar asla sıkıcı olmaz. Bu açıdan bakıldığında, etkili alıştırmalar sadece zihinsel becerileri kapsamaz, aynı zamanda öğrencileri sorun yaşadıkları hususlarda kullanacakları yöntemler konusunda düşünmeye sevk eder. Bu süreç öğrenciye kendi performansındaki kazanımları değerlendirme ve algılama olanağı sağlar, ayrıca öğrencileri performansını daha da ileriye götürmek için cesaretlendirir.
Öğrencilerin piyanoda etkili alıştırmalar çalarak tekniğini, yorumunu ve çalma becerisini geliştirmesi için, nasıl alıştırma çalınması gerektiğini bilmesi yeterli değildir. Öğrencilerin aynı zamanda alıştırma kavramına ve alıştırmaların temel özelliklerine de sahip olması gerekir. Alıştırmaların üç önemli özelliğini şöyle sıralanmaktadır; birincisi alıştırmalar kasların eğitimi sayılır ve alıştırmalar kalıcı etkilere sahiptir, ikincisi alıştırmalar birer analiz ve problem çözme unsurlarıdır ve bazı eksiklerimizi görerek gidermemize yardımcı olur, üçüncüsü ise alıştırmalar bireylerin sınırlılıklarını bilerek onları kabul etmesini ve buna göre çalışmasını sağlar.
-sol el notaları çalıştıktan sonra, sol çalınarak sağ el notaları söyleyerek bol çalışma,
-yavaş bir şekilde çift el birleştir.
—Vals, salon dansları arasında en önde gelen ve eşli bir şekilde yapılan bir salon dansıdır.
Partnerler birbirlerine sıkıca sarılarak, belirli daireler ekseninde ve belirli bir ritim ile dönerler. Çoğu zaman dansların kralı veya dansların atası olarak da adlandırılan Vals, 3/4’lük ritim ile çok hızlı bir tempoda yapılan bir danstır.
Vals isminin Almancada eski bir kelime olan ve döndürmek veya kaymak anlamlarına gelen ‘walzen’ kelimesinden geldiği düşünülmektedir. Valsin tarihçesine baktığımız zaman köklerinin 16.yy’a kadar uzandığını görürüz. 16.yyda Avrupa bölgesinde ortaya çıkmıştır. Ortaya çıktığı dönem ‘Volta’ olarak da adlandırılmış geleneksel bir danstan etkilenerek ortaya çıkmış olan Vals, kısa sürede ünlü besteci Johann Strauss ile Viyana ve İngiltere’de de geniş kitlelere ulaşmaya başlamıştır. Ortaya ilk çıktığı zamanlarda alt sınıflarda daha yaygın olan Vals, belirli bir zamandan sonra aristokrasi çevresi tarafından sahiplenildi. Bu şekilde Vals, tüm Avrupa’ya yayıldı.
Vals dansı kadın ve erkeğin bedenlerinin temas kurarak oluşturduğu bir danstır. Bu temastan dolayı Vals, ortaya çıktığı ilk zamanlarda birçok kesim tarafından kabul edilememiş ve bir skandal olarak kabul edilmiştir.
Günümüze geldiğimiz zaman Valsin ‘Viyana Valsi’ ve ‘Modern Vals (slow vals)’ olmak üzere iki farklı popüler tarzının olduğunu görürüz. Amerikan veya İngiliz valsine Modern Vals denilmektedir. Viyana valsi ise hız, koreografi, duraklar ve tonlar bakımından sahip olduğu farklılıklardan dolayı modern valsten ayrılmaktadır. En belirleyici farkı da Viyana Valsinin diğer valslere göre daha hızlı icra ediliyor olmasıdır. Buna ek olarak Amerikan Valsinde romantizm baskın ve ön planda iken; Viyana Valsinin sahip olduğu hızdan dolayı bu romantizmi betimlemesi oldukça güçleşmektedir.
Valsin karakterine baktığımız zaman asil, görkemli ve zarif bir akışa sahip olduğunu fark ederiz. Ana ritim özellikleri ise 3/4 ve 1,2,3 (vurgu ilk vuruşta) şeklindedir.
Vals dansında Johann Strauss’un müziğinin etkisi baskındır. Partnerlerin birbirinin vücuduna sıkıca sarılarak ortaya döktükleri bu romantik şölende vals dansı dans pistinin etrafında ve kendi eksenindeki ritmik hareketlerden oluşan dönüşler ile süslenir ve bu sırda ayakların yerle teması kesilmez.